Biyosfer Rezervi
Biyosfer rezervleri UNESCO'nun 1970 yılında Paris'de yapılan 16. Genel Kurulunda "İnsan Ve Biyosfer" (MaB=Man and Biosphere) programı ile gündeme gelmiştir. Zal (2003)'ün (UNESCO 2003-MaB)'dan belirttiği gibi, "biyosfer rezervleri uluslar arası öneme sahip ve UNESCO'nun İnsan ve Biyosfer (MaB) Programı içerisinde yer alan karasal ve/veya kıyı ekosistemlerine sahip alanlardır.
Zal (2001)'e göre, MaB Programının amacı ; biyosfer doğal kaynakların etkili bir biçimde korunması ve sürdürebilirlik ilkelerine uyumlu kullanılmasına sağlayıcı çalışmaların ulusal düzeylerde geliştirilmesi için gerekli destekleri vermek bu çalışmaların koordinasyonu sağlamaktır. MaB Programı yaklaşımı insanın doğal kaynaklardan yaralanmasına ; sadece insanın ekosistem üzerine olan antropojenik etkileri çerçevesinden bakmamakta, insan aktivitelerinin, insan ve biyosfer arasındaki değişken bir ilişkiler yumağı olduğuna dikkate almaktadır. Dolayısıyla MaB ; arazi kullanımı ile doğal kaynakların korunmasının bilimsel tabanlı interdisipliner bir yaklaşımla uyumlu hale getirebileceği noktasından hareket etmektedir. Bu çerçevede MaB Programı zamanında 14 proje konusu belirlemiştir. Bu programlar şunlardır ;
- Tropikal ve subtropikal ormanlarda artan insan etkisinin ekolojik sonuçları,
- Ilıman kuşak ve Akdeniz kuşağında orman peyzajlarından yararlanmalarının ekolojik etkileri,
- Maki, savan ve çayır zonunda insan aktivite ve yararlanmalarının etkisi
- Kurak ve yarı kurak kuşakta akarsulardan yararlanmak başta olmak üzere insan aktivitelerinin ekolojik etkileri,
- Kıyı alanları, delta akarsular, sazlık alanlar ve göllerde insan aktivitelerinin ekolojik etkileri,
- İnsan aktivitelerinin dağ ve tundra ekosistemlerine olan etkileri,
- Ada ekolojisi ve ada ekosistemlerinden yararlanma,
- Doğal alanlar ve doğal alanların biyolojik çeşitliliğinin korunması,
- Karasal ve sulak ekosistemlerde gübreleme ve zararlılarla mücadele çalışmalarının ekolojik sonuçları,
- Büyük ölçekli yapı ve tesislerin insan ve çevresine olan etkileri,
- Endüstriyel bölgelerin enerji kullanımına ekolojik yaklaşım,
- Değişen çevresel koşullar ve insanın genetik ve demografik yapısı ve ortama uyum özellikleri arasında ilişkiler,
- Çevre kalitesi bilinci,
- Çevre kirlenmesi ve biyosfere etkileri.
Biyosfer rezervleri biyolojik çeşitliliğin korunması, ekonomik kalkınma ve kültürel değerlerin devamlılığı arasındaki çatışmaların sürdürülebilir bir şekilde çözülmesine dönük temel bir yaklaşımdır.
Aynı şekilde bu değerlerin korunmasına dönük uygulamaların denendiği, seçildiği, sunulduğu ve geliştirildiği alanlardır.
Yine Zal(2003)'a göre , biyosfer rezervlerinin üç temel işlevi vardır ;
- Koruma; genetik varyasyonların, türlerin, ekosistemlerin ve peyzajların korunmasına katkıda bulunmak,
- Kalkınma ; ekonomik kalkınmayı ve insan gelişimini sürdürebilir şekilde sosyo-kültürel ve ekolojik olarak desteklemek,
- Lojistik ; yerel, ulusal ve küresel ölçekte doğa koruma ve kalkınma çabalarına dönük bilimsel araştırma, izleme, eğitim ve bilgi değişimini desteklemek
UNESCO (1996)'nun bildirdiğine göre, UNESCO 1974 yılında "İnsan ve Biyosfer" özel çalışma grubunu biyosfer rezervleri ile ilgili bir taslak oluşturmaya çağırmıştır. Böylece 1976 yılında ilk Biyosfer Ezervi ilan edilmiş ve "Dünya Biyosfer Rezervi Ağı" kurulmuştur. Bu ağa 1996 yılına kadar, 85 ülkede 337 adet biyosfer rezervi ile katılmıştır. Ağ, MaB Programının önemli bir hedefi olan biyolojik çeşitliliği koruması konusunda anahtar rolü oynamıştır.
Dipçe : Türkiye'deki ilk ve tek biyosfer rezerv alanı Artvin - Camili 'dir.
Yorumlar
Yorum Gönder