Toptanize Icon

2 Ağustos 2017 Çarşamba

Sulak Alanlar Neden Önemlidir? RAMSAR Sözleşmesi nedir ? Kriterleri nelerdir ?

Sulak Alanlar Neden Önemlidir ?
  • Taban suyunu dengeler. 
  • Taşkınları ve selleri önler.
  • Bulunduğu bölgenin su rejimini düzenler.
  • İklim elemanları üzerinde olumlu etkiler yapar.
  • Tortu ve zehirli maddelerden suyu temizler.
  • Bitki ve hayvan vejetasyonlarına ev sahipliği yapar.
  • Balıkçılık, turizm, tarım ve hayvancılık olanaklarıyla bölge ve ülke ekonomisine katkı sağlar.
  • ÖR= Sultan Sazlığı , Eğirdir Gölü, Küçük Menderes, Van Gölü, Ulubat Gölü

Peki sulak alanlar önemli ama bu önemli olduğuyla kalmıyordur herhalde...Gelin size Ramsar Sözleşmesi hakkında bilgi verelim .


RAMSAR Sözleşmesi nedir ?

İran'ın Ramsar kentinde 1971 yılında imzalanan ve sulak alanların korunmasını ve akılcı kullanımını hedefleyen bir sözleşmedir. Türkiye bu sözleşmeye 1994 yılında imza atmıştır.

Sulak alanlar ; doğal veya yapay, devamlı veya geçici, sürekli veya mevsimsel, suları durgun veya akıntılı, tatlı, acı veya tuzlu, denizlerin gel-git hareketlerinin çekilme devresinde 6 metreyi geçmeyen derinlikleri kapsayan, başta su kuşları olmak üzere canlıların yaşama ortamı olarak önem taşıyan bütün sulak, bataklık, sazlık ve turbiyerler ile bu alanların kıyı kenar çizgisinden itibaren kara tarafına doğru ekolojik açıdan su altında kalan yerler olarak tanımlanmaktadır.

Türkiye'de Ramsar Sözleşmesi kapsamında, 1994 yılında Sultansazlığı, Manyas Gölü, Seyfe Gölü Göksu Deltası, Burdur Gölü, 1998 yılında Kızılırmak Deltası , Uluabat Gölü, Gediz Deltası, Akyatan Lagünü, 2005 yılında Yumurtalık Lagünleri, Meke Maarı, 2006 yılında Konya'da Kızören Obruğu ve 2009 yılında Kuyucuk Gölü olmak üzere 13 sulak alan ( toplam 179.898 hektar alan ) Ramsar Alanı ilan edilmiştir. Bu alanlara ek olarak 2013 yılı itibariyle Nemrut Kalderası 14. Ramsar olarak listeye ekletilecektir.


RAMSAR KRİTERLERİ

  1. Bir sulak alan eşine az rastlanır veya sıra dışı biyo-coğrafi bölgedeki sulak alanlara dair özgül bir örnek oluşturuyorsa; (nadirlik,tipiklik)
  2. Bir sulak alan kayda değer miktarda nadir, tehlikeye düşebilir veya tehlike altındaki bitki ve hayvan türlerini destekliyorsa veya bu türlerin bir veya daha fazla bireylerini (kayda değer sayıda) içeriyorsa ;
  3. Bir sulak alan flora ve faunanın özellikleri ile kalitesinden dolayı bir bölgenin ekolojik ve genetik çeşitliliğini sürdürebilmek için özel bir değere sahipse veya; Bir sulak alan, endemik bitki veya hayvan türleri veya toplulukları açısından özel bir değere sahipse veya; Bir sulak alanın değerlerini, verimliliğini veya çeşitliliğini gösterecek özellikteki su kuşu gruplarından önemli sayıda su kuşunu düzenli olarak destekliyorsa uluslararası sulak alan olarak nitelendirilir.
  4. Bir sulak alan, bitki veya hayvanların biyolojik döngülerinin kritik safhalarında bu bitki ve hayvan türlerine habitat olması açısından özel bir öneme sahipse uluslararası sulak alan olarak nitelendirilebilirler.
  5. 20.000 su kuşunu düzenli olarak destekliyorsa uluslararası sulak alan olarak nitelendirilebilir.
  6. Popülasyonlar hakkında veri edinmenin mümkün olduğu yerde bir sulak alan, su kuşlarının bir tür ya da alt türlerinin popülasyonundaki bireylerin %1'ini düzenli olarak destekliyorsa uluslararası sulak alan nitelendirilir.
  7. Önemli bir oranda doğal balık alt türlerini, veya ailelerini,yaşam evrelerini, sulak alanın yararları ve/veya değeri, dolayısıyla küresel biyolojik çeşitliliğine işaret eden türler arası ilişkileri ve/veya popülasyonları barındırıyorsa uluslararası sulak alan olarak nitelendirilir.
  8. Sulak alanın içinde veya buna bağlı başka bir yerde, balıklar için önemli bir besin kaynağına sahipse, yumurtlama ortamı ise veya yavru balıkların beslenme ve barınma ortamı ve/veya balıkların göç yolu üzerinde bulunuyorsa uluslararası öneme sahip sulak alan olarak nitelendirilir.
  9. Sulak alan, su kuşları dışında sulak alana bağlı tür veya alt türlerin dünya popülasyonunun %1'ini düzenli olarak bulunduruyorsa uluslararası sulak alan olarak nitelendirilir.

Etiketler: , , , , , , , , , , , ,

1 Ağustos 2017 Salı

Dünyamızın Ateşi Var !

Arkadaşlar hepinizi saygı ve sevgilerimle selamlıyorum. İklim değişikliğine dikkat edilmesi konusunda ne kadar titiz olduğu daha önceki yazılarımda da görmüşsünüzdür. Ancak insanların dikkatini çekmek kolay olmuyor lütfedersiniz ... Yeni bir İklim Değişikliği konulu bir yazı ile karşınızdayım. Umarım seversiniz ve faydalı olur. İyi farkındalıklar!

Dünyamızın Ateşi Var
Elektrik elde etmek için dünyanın çoğu yerinde kömür gibi fosil yakıtlar kullanılıyor. Karbon emisyonlarının artması, ısını da yükselmesi anlamına gelir. Bitkiler ve sulak alanlar, doğal olarak karbon emisyonlarını depolayabilirler. İnsanoğlu, fosil yakıtları kullanmadan önce doğada kendiliğinden var olan bu denge, ne yazık ki artık bozuldu. Ormanların daha ne kadar karbondioksiti depolayabileceğini, doğanın bu baskıya daha ne kadar dayanabileceğini bilemiyoruz. Çünkü, artık doğanın yapısında değişiklikler var.
İklim değişikliğinin etkileri açıkça görülüyor. Mercan kayalıkları, mangrovlar, buzullar ve çeşitli ekosistemler büyük sorunlar yaşıyor. Yapılması gereken, karbondioksit emisyonlarını düşürmek ve aynı zamanda ekosistemlerin bu küresel değişikliğe karşı direnci artırmak.
Buzulların erimesi, deniz suyu seviyesinin yükselmesi, yağış miktarında değişiklikler, yedi dereceye kadar varan sıcaklık artışları iklim değişikliğinin en belirgin göstergeleri.
İklim değişikliğinin; su kaynakları, tarım, balıkçılık, üzerinde büyük etkisi bulunuyor. Gelecekte salgın hastalıkların yaşanması ve besin güvenliği gibi tehlikelerin ortaya çıkacağı belirtiliyor.
İklim değişikliğinin etkileri Türkiye’de ise su kaynaklarının azalması, yağış miktarından değişiklikler, kuraklık, tarımsal, verimde düşüş şeklinde kendini göstermeye başladı bile.

DURUM ACİL !

·         Mercan resifleri iklim değişikliğinin etkilerini incelemek için önemli bir gösterge. Bazı mercanlarda %25’e kadar varan beyazlama görülüyor. Bir mercan renginin beyazlaması için bir derecelik artışın yeterli olduğu biliniyor. Son yıllarda mercanlarda her yıl beyazlama görülüyor. Mercanlar, öldükleri zaman yerini alan algler (deniz yosunları) tüm denizi kaplıyor ve yaklaşık 2 milyon Asyalı’nın geçim kaynağı tehlikeye girmiş oluyor.
·         2020 yılında Klimanjaro’da hiç buzul kalmayacağı biliniyor. Klimanjaro, Asya’da iki milyon insana su sağlayan önemli bir buzul.
·         Dünyada orman yangınlarında her yıl, büyük artışlar görülüyor ve yangınların süresi uzuyor.
·         Kutuplardaki buzul tabakası inceliyor ve burada yaşan canlıların da yaşamları tehdit altına giriyor. Yakın zamanda yapılan bir araştırmaya göre kutup ayılar olmaları gereken kilodan 10-20 kg daha zayıflar.
·         Kelebeklerin Avrupa’ya doğru, kuşların kuzey ülkelere göçtüğü görülüyor.
·         2050 ‘ye geldiğimizde deniz seviyesinin Akdeniz’de 20-40 cm oranında artması bekleniyor. Bu durumdan Türkiye ve Cezayir gibi ülkeler ve deltaları en çok zararı görecek.
·         Ortalama 3.6oC’lik sıcaklık artışı Kuzey Akdeniz ve Akdeniz’in  dağlık alanlarındaki bitkilerin %50’sinin kaybına yol açacak. Bu durum özellikle İspanya ve Fransa’da bitki türlerinin %80 oranında kaybına yol açacaktır.

İKLİM DEĞİŞİLİĞİ AKDENİZİ CEHENNEME ÇEVİRECEK

         Dünya turizmi ve turizm gelirinin %30’unu oluşturan Akdeniz Havzası, dünyanın en tercih edilen tatil bölgelerinin başında geliyor. Küresel iklim değişikliği Akdeniz’i sıcak hava dalgası, kuraklık, orman yangınları, susuzluk ve tarımda verim düşmesi gibi sorunlarla karşı karşıya bırakacak.
Akdeniz’in güney kıyılarında, orman yangını tehlikesi yıl boyunca görülüyor. Bu tehlike neredeyse Akdeniz’in tamamı için geçerli ve orman yangınlarının görülebileceği gün sayısının sıcaklık artışı nedeniyle altı haftayı aşması bekleniyor. -ki zaten şuan bunu yaşamaktayız-
2oC’lik artış, Türkiye’yi, sıcak dalgalarının altı hafta daha uzun yaşanması şeklinde etkileyecek. Orman yangını tehlikesi ve kurak günlerin sayısı üç haftayı aşacak. Türkiye, tarım politikasını, sulama tekniklerini değiştirmezse, iklim değişikliğinin de etkisiyle susuzluk tehlikesiyle karşı karşıya kalacak.
İklim Değişikliği Önlenebilir Mi ?
Karbondioksit emisyonları, yeryüzünün ısınmasında en önemli etken. Bir zamanlar küresel iklim değişikliğine kuşkuyla bakan bilim adamları bile, artık gezegenin ısısının sürekli arttığını, ısınmanın doğal süreçlerin ötesine geçtiğini ve bunun insan kaynaklı olduğunu inkar edemiyorlar. IPCC (Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli) ‘nin 2007 raporuna göre  küresel iklim değişikliğinin son 50 yılda %90 oranında insan eliyle yaratıldığını belirtti. Raporda, 2100’e kadar sıcaklığın 1,8 ile 4 derece artacağı ve okyanuslardaki su seviyesinin 18 il 59 cm yükseleceği kaydedildi.
Ayrıca Birleşmiş Milletler İklim Raporu’nda Türkiye’nin sera gazı emisyonu en hızlı artış gösteren ülke olduğu belirtildi.
Durum acil ! İklim değişikliğini önlemek için bir an önce hükümet, yerel yönetimler ve iş dünyası adımlar atmalı …
Küresel İklim değişikliğini bundan böyle yalnızca politik bir konu olarak göremeyiz; yaşam biçimlerimizi, davranışlarımızı sorgulamamız gereken çok önemli bir noktadayız. Bu yüzyılın en büyük tehdidi olan küresel iklim değişikliğinin etkileri her geçen gün daha da fazla yaşanırken, aynı miktarda ve aynı biçimde tüketmeyi sürdürecek miyiz? Küresel iklim değişikliği olgusu çok basit bir neden-sonuç ilişkisine dayanıyor. “NE KADAR ÇOK TÜKETİM, O KADAR SERA GAZI EMİSYONU VE O KADAR HIZLI İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ.”

Özet: ”İhtiyacınızdan fazla bir şeyi istemek, arsızlık ve yüzsüzlükten başka bir şey değildir.”



Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,